“AL”, TÜRK lehçesinde “altın” anlamına gelir. Altay Dağı’nın adı aynı maksatla söylenmiş olup Al=altın, tay=tağ/dağ demek olup Al-tay = Altındağ anlamındadır. Orhun Yazıtları’nda geçen Altun-Yış (Altın Ormanı), Altayların eski adıdır.
TÜRK yurdunun devletinin enginliğini göz alıcılığını temsil eder. Burada dokuz Tanrı yaşar. Zirvesinde ise Altan Han vardır. Tanrı Ülgen’in tahtı burada yer alır. Altın Türk kültüründe altın hakanlık (imparatorluk) simgesidir. Altın madeni padişahı, gümüş madeni veziri, tunç madeni ise halkı simgeler.Altay dağı Türkler için o kadar büyük bir öneme sahiptir ki, akraba kavimlerden ayırmak için ikili bir sınflandırma yapılır ve Ural kökenli soylar ve dilleri ile Altay kökenli soylar ve dilleri diye ayrılırlar.
ALTİNDAG bazen Altındirek (Altanterek, Altuntirek, Altaytereg) olarak da söylenir. Altındirek bir gök direğidir. Göğe üst katlarına kadar yükselir.Alt kısmı (dünyada ki bölüm) Demirdirek olarak da bilinir. Altındirek (Altınkazık veya Demirkazık) yani Kutup Yıldızı ile de bağlantılıdır.
SÜMER Dağı, Türk, Altay ve Moğol mitolojisinde ilahlar dağı olarak geçer.Moğolca Sumbur (Sumur) Dağı olarak da bilinir. Suro Dağı da denir. Altandağ ile bağlantılı bir kavramdır. Altandağı nitelemek için veya bazen özdeş olarak da kullanılır. Tanrıların yaşadığı bir dağdır. Yedi büyük Tanrının yaşadığı yer olarak kabul edilir. “Yedi Kuday” emirlerinde bulunan “Yayuçı”larla berâber bu dağda yaşarlar. Kelimeye bakarak Sümer kavmi ile ilgili olduğu öne sürülebilir.
ALTAN:
AlLTİN/Altan/Altay sözcükleri (Al) kökünden türemiştir ve ışıldamak, parıldamak, değerlilik anlamlarına gelir. Hatta kelime kökünde yer alan Al sözcüğü dahi eski Türkçede altın demektir.
SÜMER:
(SÜM) kökünden türemiştir. Süme/Suma sözcüğü eski Altayca ve Moğolcada Şaman anlamı taşır.
Süm/Sim kökü Türkçe, Moğolca ve Tunguzcada aynı zamanda gölge, belirsizlik, bulanıklık ifade eder.
BÜTÜN İNANÇLARIN DAYANAĞI
İLK İNANÇ tefekkürü Asya’da yaşamakta olan insanlar arasında doğup gelişmiştir. İnsanlığın ilk ulu tefekkürü Orta Asya’da Tanrı Dağı sakinlerinde doğmuştur. Bu ülkede yaşayanlar yalnızca Türkler’di. Türkler bu ilk yurtlarına
“GÜNORTAÇ”, doğu kesimine “Hatay Ülkesi”, batı kesimine “Horasan İli”, kuzey kesimine de “Kıpçak Ülkesi” adını vermişlerdi. Bu ülkede doğan inanç sistemi üç merkezde kendini göstermiş ve temelleşmiştir:
BİRİNCİSİ Günortaç’ta “Şamanizm”:
İKİNCİSİ Orta Asya’ dan Mezopotamya’ya göç eden Sümerler’in inancı:
ÜÇÜNCÜSÜ ise yine göçün sonucu, Mısır’da Menfıs (Mısir’a göç eden ilk Türk Nomunu Kahirenin yanında MÖ 30 yy. Hibrit insan Menes ( meni) tarafindan kurulur. Burası tanrı RA’ninda şehri olur ve öyle kalır) mevkiindeki “hermetizm” tefekkürüdür.
ŞAMANİZM:
EVRENİN yaradılış düşüncesidir. Bu ilk düşünceler Orta Asya’daki Eski Türkler tarafından ele alınarak yaradılış sırları çözülmeye çalışılmıştır. Sonunda bütün varlıkların, evreni kaplayan bir nur olduğu, bu nurun da “Hüsn-ü Mutlak” (mutlak güzellik) olduğu inancına varılmıştır.
YARADILIŞ EFSANESİ:
KAİNAT (evren) henüz yaratılmadığı zamanda, yukarıda gök, aşağıda yer ve canlı mahluk ta yoktu. Kainatı yaratan Hüsn-ü Mutlak bu güzelliği tecelli ettirmeyi düşündü, bu güzellikten bütün varlıklar bir anda hasıl oldu. BUNLAR arasından insan, evrenin özvarlığını düşündü, bunun Nur-u Ziya olduğu sonucuna vardı. Gök alemini kaplayan “yaratıcı ve yaşatıcı”, nur-u ziyayı dünyaya hayat vermek üzere Güneş’i bahşetti, ayı da ona eş olarak YARATTİ. Güneş’e inananlar “Şamanizm” inanç sistemini oluşturdular. Böylece Şamanizm Türk tefekkürü olarak ortaya çıktı. Şamanizmde güneşe gün ana denmekte ve göğü ve yeri aydınlatmaktadır. Ay ise ay ata’dır. Bunlar nur-u ziya varlığının kutsallarıdır. Şamanizmde güzelliğin timsali güneş olduğu için kutsaldır, tan yeri ağarırken ona ibadet edilir.
TURKLERl’ e göre evrende bütün varlıklar dört eşit parçaya bölünmüştür. Dört’te manevi cevher vardır; dört yön de dört renk te ( gök – kızıl – ak – kara ) kutsaldır. Şamanizmin din adamlarına “şaman” veya “kam” denir. Şamanın AYİN yönetmek yanında, sihirle ilgili bazı görevleri de vardır. Şaman kırmızı külah giydiğinden “kızılbaş” “diye de anılır, kopuz, tef, davul çalar, raks eder. Şaman olmak birçok şarta ve merasime bağlıdır. Bunlar kainatın sırlarını çözen tefekküre sahiptirler. Bu tefekkür sisteminin izlerine İslamiyet te tasavvufta rastlıyoruz. Türkler Müslüman olduktan sonra ŞAMANİZM, tasavvuf şeklinde Horasan Erenleri vasıtasıyla Anadolu’ya yayılmıştır. Horasan Erenleri’nin en büyüğü mutasavvuf Ahmet Yesevi’dir. Onu izleyenler Hz. Mevlana, Hacıbektaşı Veli, Ahi Evren Veli, Hacı Bayram Veli Mir. Bu kişiler tasavvuf yoluyla Şamanizmi Türk tarikatları bünyesinde asırlarca yaşatmış ve günümüze kadar gelmesine sebep olmuşlardır.
Sevda Amanova
Bizi Seçdiyiniz üçün təşəkkür edirik